14 Ekim 2010 Perşembe
DOMATES
Domatesin hikayesi...
16. yüzyıllarda ipekyolu Türkler tarafindan kapalı olunca, daha uzak sebze meyve yollarını keşfediyor Avrupalılar.
Bolivya ve Peru da yabani sarı renkli bir domates türü bulunmuş ve sonra Meksikada yetiştirilip, Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfinden sonra Avrupa'ya gemilerle gönderilmiştir. İtalyaya ise rahipler getirmiş ilaç yapımında kullanmak için. Ama domatesi insanlar uzun süre yememişler. Zehirli olduğunu düşünüyorlarmış. Tedavi için vücutlarına sürüyorlarmış. Ve domates tarlada değil saksıda yetiştirilirmiş.
İtalyancada POMODORO altın elma, aşk elması manasına gelir. Yeşil olarak sevgililerine domates verirlermiş erkekler.
İtalyanlar sarı renginden ötürü onu altın elma olarak adlandırdı, ama çok geçmeden kırmızı türleri ortaya çıktı. Domates Amerika'da ilk defa Thomas Jefferson tarafından yetiştirildi. Ama pek çok insan zehirli olduğuna inanarak yemeyi reddetti, ta ki 1900'e kadar. Uzun zaman önce, pek çok Avrupalı için aşk elmasıydı, çünkü insanları romantik yaptığına inanılıyordu.
New Orleans'deki aşçılar domatesi 1800 yılından beri kullanmalarına rağmen domatesin New England'a gelmesi 1830 yılını bulmuştur. O tarihlerde domates geniş anlamda besin değeri ile tanınırdı. Hatta hak etmediği tıbbı özelliklere bile sahip olduğu varsayılırdı.
Domates üretimi 1847 yılında başlamıştır. O tarihte Lafayette College'indeki baş bahçevan Harrison Woodhuyll Crosby domates konserve yapımı için basit bir yöntem geliştirmişti. 1890 yılına kadar domates konservesi el yapımı hazırlanırdı.
Domates esasında meyve olmasına rağmen 1893 yılında ABD mahkemesi, domatesi sebzelerle birlikte saklanıp yenildiğinden onu sebze diye sınıflandırmıştır. 1920 yılında konserve yapımındaki teknoloji geliştirilerek "extractor" buluşu ile domates suyu piyasaya çıkmıştır. 1960 yıllarının sonunda makine ile domates hasatına başlanmasıyla domates sanayi, domates temini ve üretimi için daha gelişmiş teknolojileri üretilmesini zorlamıştır.
Osmanlılar ise Fransızlardan almışlar domatesi bizimkiler de yeşil yemişler, uzun sure isim bulamamışlar satıcılar Frenk Patlıcanı demişler. Daha sonra bu lezzet Çine, Japonyaya kadar yayılmış.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder